HOPA’NIN ŞİRİN BELDESİ - KEMALPAŞA (NOĞEDİ / MAKRİALİ)


TARİHÇE

“Trabzon Vakayinamesi”’nde sözkonusu yerleşim yerinin ismi bir yerde “Makrosegialos”, sonra da “Makregialos” olarak geçmektedir. Araştırmacı Aleksandre Gamkrelidze’ye göre “Makros-Aigialos” Yunanca’da “Uzun sahil” anlamına gelmektedir. Ama yerli Laz-Gürcü ismin Yunanca şekli de olabilir. Bir başka düşünceye göre Makriali Megrel-Makronlardan kaynaklanan bir yer ismidir.

Lazlar Makriali’ye Noğedi derler. “Noğa” kelimesi Lazca’da “Çarşı” anlamına gelmektedir. Muhammed Vanilişi ve Ali Tandilava’ya göre Noğedi’nin adı Osmanlılarca 17. yüzyılda Makriali olarak değiştirilmiştir. Bugün ise Kemalpaşa denmektedir.

Kesin bir bulguya rastlanmamakla birlikte İ.Ö. III. binyıldan beri yerleşim alanı olduğu sanılan yöre İ.Ö. VIII. yüzyılda Kimmer istilasına uğradı.

Kolheti, İberia, Roma, Pontus, Lazika (Egrisi), Fars ve Bizans egemenliklerinden sonra Gürcü Kralı IV. Bagrat 1046’da Hopa ve çevresini Bizanslılardan almış. İuri Siharulidze’ye göre buralar Gürcü Kral Davit Ağmaşenebeli (1089-1125) zamanında da Gürcistan’ın bir parçasıydı. Aksi taktirde 1116’da Abhazya’dan Tao(Bugünkü Erzurum İli)’ya giden Kral Davit Hopa üzerinden geçemezdi. Davit buraya 1120’de de gelmiş.

1204’te Gürcistan Kraliçesi Tamara Trabzon İmparatorluğu’nu kurdu. Kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte Karadeniz Ereğlisi’ne kadar ilerleyen Batı Gürcistan Ordusu’nun Noğedi üzerinden geçme olanağı büyüktür. Hem de M. Vaniliş ve A. Tandilava’nın bilgilerine göre Kraliçe Tamara’nın ismi Lazların yer adları, masal ve hikayelerine yer almaktadır.

“Trabzon Vakayinamesi”’nde birkaç yerde Makriali’den bahsedilmektedir. Örneğin, orada Haziran 1367’de büyük bir düğün yapılmıştır. Gürcistan Kralı Büyük Bagrat (1360-1393) Trabzon İmparatoru III. Aleksi(1349-1390)’nin kızı Anna Komnenos’la Makriali’de evlenmiş. M. Panaretos’un bilgilerine göre Makriali’deki düğüne Trabzon İmparatoru ve eşinin dışında karadan ve denizden ordu da gelmiş.

10 sene sonra, Ağustos 1377’de Makriali’ye Trabzon’a kraliçe olmak için giden Gürcü Prensesi Gulkani gelip bir gün bu köyde kalmış.

“Trabzon Vakayinamesi”’nde Makriali ve çevresinin Gürcistan’a mı, Trabzon Devleti’ne mi ait olduğu açık bir şekilde ifade edilmemiştir. Ünlü Gürcü tarihçisi Zurab Avalişvili’nin düşüncesine göre Trabzon’dan daha büyük ve güçlü Gürcistan’ın kralı kendi nikah törenini bir başka ülkenin topraklarında yapmazdı. Bu düşünceyi Lazca’nın Hopa Şivesinde diğer şivelere göre daha fazla Gürcü asıllı kelimenin bulunması da güçlendiriyor.

1461’de Osmanlılar Trabzon’u fethettiler. Samthe (Güneybatı Gürcistan) Atabagi Kvarkvare 1465’te Rize-Gonio arasındaki toprakları Batı Gürcistan’ın Guria Bölgesinin Prensi Kahaber Gurieli’ye devretmiş. Daha sonra bu topraklar Atabagi ile Gurieli arasında çekişme noktası olmuştur.

Osmanlılar XVI. yüzyıl içinde İmereti (Batı Gürcistan) Kralı III. Bargat ile Mamia Gurieli arasındaki çekişmelerden yararlanıp Rize-Gonio arasındaki toprakları ellerine geçirmiş oldular.

Yavuz Sultan Selim’in Lazistan seferleri üzerine söylenmiş önemli öyküler Lazlar arasında günümüze kadar söylenegelmiştir. Örneğin, “Padişah askerleriyle birlikte Trabzon’dan hareketle Melo’ya dayandı. Melo’dan savaşa savaşa Gonio kalesine indi. Kaleye üslenmekle Arhavi, Viçe, Hopa, Gonio, Batum, Çhala, Beğlevan, Noğedi (Makriali), Sarp kent ve köylerini abluka altına aldı. Savaş üç ay aralıksız sürdü. Sonunda bir anlaşmaya varılmıştır.”

Padişahlığından önce Trabzon’da valilik yapmış olan Yavuz Sultan Lazların özgür bir yaşama alışık olduğu ve halkın karakter yapısını bildiği için burada özel bir derebeylik sistemi koymuştur. Derebeylik sistemi 1520’lerden 1820’lere kadar 300 sene gibi çok uzun süre devam etmiş.

Yöreye Osmanlılar girdikten sonra Müslümanlaştırma süresi başlamış. Müslümanlaştırma süresi çok uzun yaklaşık olarak 300 yıl sürmüş. 1614‘te burayı gezen Fransız misyoner Lui Granji’nin bilgilerine göre Lazlar atalarının kurdukları düzeni ve Hristiyanlığı korumak için mücadele ediyorlardı. Birçok Laz kendi evini terk edip Gürcistan’ın iç kesimlerine yerleşmiş. Bugün de Gürcistan’ın birçok yerinde Laz asıllı soyadları (Lazişvili, Lazaşvili, Çanişvili, Tuğuşi, Halvaşi, Caşi, Çanturia, Çankotadze, Çanturişvili, Çanukvadze, İnaşvili, Samuşia, Canaşia vs.) taşıyan binlerce insan yaşamaktadır. Geçmişte yöreden Gürcistan’a gidenlerin yanısıra Gürcistan’dan da buraya göç edenler olmuş. Örneğin yörede yaşayan ve Maneloğlu Köyü ve Maneloğli-Tskari’ye adı veren Maneloğliler (Bugün Lokumcu soyadı taşırlar) Kobuleti(Çürüksu)’den gelmişler.

1753’te İmereti (Batı Gürcistan) Patriğine bağlı Hopa Piskoposluğu kaldırılmış.

XVIII. yüzyılın ünlü Gürcü bilim adamı Vahuşti Batonişvili’ye göre o dönemde Lazların çoğu Müslümanmış, ancak küçük bir kısmı Hristiyan olarak kalabilmiş ve Lazcanın yanısıra Gürcüce de biliyorlarmış.

1870’li yıllarda Doğu Karadeniz’i ziyaret eden Giorgi Kazbegi’nin izlenimlerine göre “Lazistan toprakları, Kemer Deresi (Demirpalo) ile Makriali arasındaki dar Karadeniz kıyı şeridini kapsamaktadır... Onlar asil Lazlardır. Lazca konuşmaktadırlar. Giysileri Acara ve Guria benzeridir. Hepsi Müslümanlaştırılmıştır.” Hopa ve Noğedi Vadilerinde yaşayan Lazlar onu sıcak karşılaşmışlar. Kazbegi’nin değerlendirmesine göre Hopa-Makriali’de konuşulan Lazca Megrelceye çok benziyor. Din farklılığına rağmen bu insanların Megreller ve Rumlaşmış Lazlarla çok yakın ilişkileri varmış.

Dimitri Bakradze 1873 yılında arkeolojik araştırmalar maksadıyla Guria ve Acara’ya gitmiş ve orada Hasan Ağa Muradoğlu ile buluşmuştu. Hasan Ağa, Bakraidze’ye bu karşılaşma sırasında Makriali hakkında da bilgiler aktarmış. Hasan Ağa’ya göre Makriali ve Limani köylerinde yaşayan Zumbaialar ve Manelişvililer Laz beylerinin torunlarıdır. Bugünlerde yerlilerin anlattıklarına göre Zumbaialar Abhaz asıllı, Manelişvililer ise Gürcü asıllıdır.

1877 yıllında Osmanlı-Rus Savaşı patlak vermişti. Çok çetin mücadele sonunda bu savaş Rusların zaferi ile sonuçlandı. 1878 Berlin Anlaşması ile barış imzalanmış oldu. Anlaşmaya göre Ruslar Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlılardan aldılar. Bu topraklar arasında Sarp Köyü ile Limani yakınlarındaki Kopmuş’a kadar 16 Laz köy de vardı.

1890’lı yıllarda bu bölgeyi ziyaret eden Lazistan adlı kitabın yazarı Zakaria Çiçinadze Makriali kalesinden ve orada meydana gelmiş ve halkın hafızasından silinmemiş tarihi olaylardan bahseder. Çiçinadze’ye göre oradaki Laz köyleri şunlardır: Dakvara Köyü 15 hanelik (Eskiden daha fazlaymış. Ama Rus işgali sırasında çoğu köylerini terkedip Osmanlı Lazistanı’na gitmişlerdir.), Ohordia Köyü 20 hanelik, Kortaneti 25 hanelik, Beğlevani 40 hanelik, Pançureti 25 hanelik, Sumcuma 45 hanelik, Mamanati 30 hanelik, Skuri 15 hanelik, Makreti 45 hanelik, Mağraveti 29 hanelik, Maçati 20 hanelik, Gabiela 15 hanelik, Düzköy 60 hanelik, Sarpi 40 hanelik, Limani 30 hanelik, Makriali (Noğedi) 80 hanelik ve nüfusu önemsiz düzeyde birkaç köy daha, burada saymadığımız. Göründüğü gibi Noğedi o döneminin de en büyük yerleşim yeriydi.

Osmanlı Döneminde Noğedi Arhavi Kazasında yer almaktaydı. Yörenin Rusya’ya bağlandıktan sonra Makriali merkeze dönüştürülmüştür. Merkeze 11 köy bağlanmıştır. Bu köyler: Sarp, Sumcuma (Bugünkü Üçkardeş), Şana (Kaya), Makriali (Kemalpaşa), Çançhara (Çamurlu), Köprücü, Soveli, Kuliganisi, Limani (Liman), Manel-oğli (Dereiçi), Hemşin.

Yöre I. Dünya Savaşı ve sonrasında Ruslar, Osmanlılar, İngilizler ve Gürcüler arasında el değiştirdiyse de 1921’de Türkiye’ye bağlanmıştır.

1930’lara kadar yörede en çok mısır ve pirinç üretiliyordu. 1930’larda Ziraat Umum Müdürü Zihni Derin’in gayretiyle Rize’de çay üretimi başlamış. Demokrat Parti zamanında sistemli bir politikayla teşvik edilmiş. Çay Doğu Karadeniz’in ana gelir kaynağı olmuş.

31 Ağustos 1988 günü açılan Sarp Sınır Kapısı bölge yaşamına yeni bir canlılık katmıştır. Ama hareketliliğin merkezi Sarp’ın hemen yanındaki Kemalpaşa değil, 19 km güneybatısındaki Hopa olmuştur.

Birçok Kemalpaşalı genç Gürcistan’da eğitim görmüş. Ayrıca Gürcistan’a çalışmak için gidenler de yok değiller. Hudutlar açıldıktan sonra birçok Kemalpaşalı sınırın ötesindeki akrabalara da kavuşmuş. Belki de en önemlisi Megrel kardeşleriyle karşılaşmalarıydı.


EKONOMİ

Kemalpaşa’da Belediye, ilk ve orta okul, 1 devlet ve birkaç özel çay fabrikası mevcuttur.

Kemalpaşa’da başlıca ekonomik etkinlikler tarım, tarıma dayalı sanayi ve ticarettir. Küçük ama verimli topraklarda çay, fındık, çok az miktarda elma, armut, turuçgiller ve çeltik yetiştirilir. Mısır ekimi yerel tüketime yöneliktir. Son dönemde kivi de yetiştirilir.

İklim hemen hemen her mevsim yağışlıdır. Bitki örtüsünün iklime özdeş bir yapısı vardır. Nem oranının yüksek ve havanın yağışlı olması bitki örtüsünü gür ve çeşitli kılmıştır. Kıyıdan 400-600 metre yüksekliğine kadar olan yerlerde çay bahçeleri bulunmaktadır.


YER ADLARI

Yörenin yer adları şöyledir.

Kemalpaşa (Noğedi/Makriali). Mahalleleri: Ağapeş Opute/Ofute (Sonbaylar Mahhalesi), Skibuli/Sovili (Selimiye), Çita Makriali/Çita Noğedi (Koha Mahallasi), Halbaşi (Kibaroğlu Mahallesi), Kvadidi. Skibuli’nin yerleri: Potra Tskari, Uçkeipuna Poteliti, Kvatahei, Ğinkiti, Çebooğlaş/Çebooliş, Kona, Hçeşona, Cangahur Mazraasi, Kuli Mazraasi. Çay: Makriali-Tskari.

Karaosmaniye (Kuliganisi).

Liman (Limani). Mahallesi: Mtskoşi Sirti. Yerleri: Badiş Kona, Gaçaş Kona, Dingiş Duzi, İkinci Kva, Karaliş Duzi, Karağaşiç Duzi, Loboda, Maniaketi, Muraş Duzi, Jilengele, Sanakati/Sinakati, Çita Duzi, Hçeşona.

Dereiçi (Maiskiopute/Maeskifute/Maiskiopte/Maneloğli). Yerleri: Gyubeği, İlaeti/İlaati, Kakalepuna, Kitrati, Makarona/ Makakona, Mele, Mollaloğliş Çereme, Nobinceni, Yamağişi Çereme, Oisiye, Omkiye, Papuloğliş Çereme, Uçaşepuna, Parça, Poteliti, Ğupunoğliş Ocaği, Çhona, Tsapaşi Çereme, Çerkeziş Ofute/Çekeş Opute, Halbaş/Harbaş, Ofute, Hamçeduli. Çay: Maneloğli-Tskari.

Osmaniye.

Sarp (Meleni Sarpi). Yerleri: Çayşpici, Atoaği, Rakani, Ohvame, Konakru, Cevizdibi, Cevizdibiştepe, Meleni Buruni, Cgiriolasirti, Mtsulepuna, Papati, Ğavra, Eksavati, Ğevra, Komurduzi, Oçinahuşopute, Didi Megza, Kita Megza, Komurkona, Mezre Sari (Sarbalaz-Mazraasi). Çay: Ğaldidi.

Üşkardeş (Sumcuma).

Köprücü. Mahalleleri: Armutduzi, Esentepe, Halbaşi, Hemşilli Köy. Yerleri: Baniki, Batshana, Gubi, İnçkale, Kazarma, Mağara, Boğula, Çaneti, Hacioğliş Daği, Cefuka.

Kayaköy (Şana/Pşana/Mşana). Şana Mazraasi.

Çamurlu (Çançahuna/Çançhara).

Kazimiye (Hemşilluği).

NÜFUS

Artvin Valiliği’nin verilerine göre Kemalpaşa ve çevresinde nüfus durumu şöyledir.

N

Yeni Adı

Eski Adı

1990

1997

2000

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

Kemalpaşa (Bucak Merkezi)

Akdere(1990’dan sonra köy olmuştur.)

Çamurlu

Dereiçi

Gümüşdere (1990’dan sonra köy olmuştur.)

Karaosmaniye

Kayaköy

Kazimiye

Köprücü

Liman

Osmaniye

Sarp

Üçkardeş

TOPLAM

Noğedi/Makriali

Çançahuna/Çançhara

Maiskiopute/Maeskiofute/Maiskiopte/Maneloğli

Şana/Pşana/Mşana

Hemşilluği

Limani

Sarpi

Sumcuma

2.658

---

669

218

---

919

944

378

1.314

291

699

749

215

9.054

3.742

182

647

168

224

214

631

281

967

216

480

447

189

8.388

4.124

196

515

133

252

235

694

301

870

205

502

523

179

8.729

Göründüğü gibi 1990-1997 arasında yörenin nüfusu göç nedeniyle azaldı. Ama 1997-2000 arasında küçük bir nüfus artışı yaşandı.

Kemalpaşa’da Lazlar ve Hemşinliler yanyana yaşamaktadırlar. Son zamanlarda genel kentleşme ve büyük şehirlere göç nedeniyle Lazların sayısı azaldı. Köylerden inen Hemşinlilerin sayısı ise arttı. Bugün Kemalpaşa’nın nüfusunun % 50’den fazla Hemşinli, kalanı ise Lazdır. Az sayıda Gürcü, Kürt ve Türk de var. Hopa’ya bağlı Kemalpaşalılar ilçe olmak istiyorlar. Ama bu yöndeki çabalar bugüne kadar bir sonuç getirmemiştir.

Kemalpaşa’da siyası eğilim genelde sol. Bu yüzden yörenin bir başka adı da “Küçük Moskova.”

TURİZM-TARİHİ ESERLER

Yörenin olağanüstü güzelliğinden dolayı büyük turizm potansiyeli var. Kemalpaşa ve çevresinde birçok tarihi eser de bulunmaktadır. Bunlardan belki en önemlisi kilise kalıntıdır. M. Vanilişi ve A. Tandilava Makriali’de Zumbaiaların evi yakınlarında iyi korunmuş kubbeli, büyük bir kiliseden bahsetmektedirler. Çevresi surlarla çevrili bu kilisede yazılar ve resimler sökülmüş, dökülmüş. Yanıbaşındaki iki katlı bir çan kulesi duruyordu. Alt kat ahır olarak kullanılıyordu.

Deniz kenarındaki bu kiliseyi bundan yaklaşık 100 sene önce Z. Liozen de ziyaret edip incelemiş. Z. Liozen’e göre kilise surlarla çevreliyimiş ve yanında iki katlı kulesi de varmış. Araştırmacıya göre kilisenin yaklaşık 5 metrelik baş bina (ana yapı) Gotik tarz eserdir. Kilisenin hemen kuzeyinde diğer yapı da varmış. Surların kuzeydoğu köşesinde eski kulenin kalıntıları vs. mevcutmuş. Araştırmacının izlenimlerine göre insanlar bu kiliseden korkuyorlardı. Onların inancına göre bu kiliseye kargaya binen parlak gözlü şeytan gelirmiş. Z. Liozen bu batıl itikatın nedeni araştırmaya çalışmış ancak bir sonuca varamamıştı. Bir Limaniliye göre bunun nedeni ancak korkakların korkularıydı. Ancak bu sözler araştırmacı için pek de inandırıcı olmamıştı. Araştırmacı İ. Siharulidze’ye göre bu olayın nedeni Lazların atalarının ibadethanesine olan duygularının transformasyonundan kaynaklanmış olabilir. Kemalpaşa’da konuşulan bir rivayete göre Altın Post Efsanesine konu olan Medea’nın kızkardeşi bu kilisede gömülmüştür.

M. Vanilişi ve A. Tandilava şöyle yazmaktadırlar: “Noğedi Köyünde bulunan Laz Ortodoks Kilisesi ise Osmanlı saldırılarından nisbeten az zararla kurtulan binalardan biridir. Bugün bile bu yapının sadece kümbet kısmı çökük bulunmaktadır. İç duvarlarındaki azizlere ait renkli resimler, freskler bugün sağlam durmaktadır. 1931 yılında görüştüğümüz bu köy halkından 78 yaşındaki Mustafa Papaskir (Papaoğlu) bize şunları anlattı:

“Biz Lazlar önceleri Megrelmişiz, Hristiyanmışız. Ğormot (Allah) öyle buyurmuş, üzerimize Müslüman askerleri göndermiş. Bu askerler bizi gavurluktan (dinsizlikten) kurtarmış. Bu kiliseyi yıkmışlar, Kavakdibine cami yapmışlar. Bu hikayeyi babam kendi dedesinden dinlemiş. Babamın dedesi bu kilisede ibadet eden Hristiyan Lazmış önceleri. Torununa bunu böyle anlatmış. Bu kilisenin formu tamamen sağlam kalmıştır. Çok kalın ve sağlam duvarlarını yıkmaya gücü yetmemiş. Bir de bu kilisenin yıkılışı sırasında köyün ileri gelen beyi Zumbaia buna engel olmuş. Zumbaia’nın torunları bugün Noğedi’de yaşamaktadırlar.”

Hasan Ağa’nın 1874’te Dimitri Bakradze’ye anlattığına göre Noğedi’nin çevresi ve ormanlarında çeşitli kilise kalıntıları da varmış.

Kemalpaşa ve çevresinde (Örneğin Köprücü Köyünde) yapım tarihi bilinmeyen “Kii Hinci”, yani kemerli köprüler ve kalıntıları bulunmaktadır. Köprülerden bazı taşlar (Muhtemelen yazı taşları) sökülmüştür. Bu köprüler Rize, Artvin ve Gürcistan’daki köprülerle (Gürcistan’da bu tür köprülere “Tamara Köprüleri” derler.) benzerlik göstermektedir.

Bir bilgiye göre Köprücü Köyü Cefuka Dağı’nın eteklerinde eskiden kalan gemi barınağı (liman) bulunmaktadır. Orada eski halatlar (demir zincirler), ayrıca birçok materyal (liman olduğuna dair materyaller) hala Cefuka Dağı’nın eteklerinde mevcutmuş.

Kemalpaşa ve çevresinde bugüne kadar ciddi bir araştırma yapılmamıştır. Tarihi eserler, konuşulan dil, yer adları, gelenekler ve folklor araştırılırsa birçok zenginlik ortaya çıkabilir.