Fonoloji ve morfoloji bakimindan Lazca

Kojima Goisi

Sunday, 03 October 2004

Dil, insanin konustugu herseydir. Diller arasinda yazili olanlardan baska, henüz yazili hale gelememis diller de vardir ve bu dillerin sayisi yazili hale gelmis dillerden oldukça çoktur. Bir dilin kelime hazinesi çok zengin olabilecegi gibi, yetersiz de bulunabilir. Ulusal veya bölgesel egilim kullanilan dillerin yaninda, bu tür bir misyon yüklenmemis dillerin sayisi da az degildir. Milyonlarca insanin konustugu dillerin yaninda, bir avuç insan tarafindan konusulan dillere de rastliyoruz. Dogal diller var, yapay diller var, yasayan diller var, ölü diller var...

"Dil", "Lehçe", "sive", "agiz" vs. arasinda oldugu kabul edilen farklar ise, bilimsel degil, ya sosyolojik ya da siyasi niteliklidir.

Örnek verecek olursak, Çekce ile Slovakça gibi, ya da Hirvatca ile Sirpca gibi. Birbirleriyle hemen hemen yüzde yüz anlasilabilecek kadar yakin olmalarina ragmen, birbirlerinin siveleri sayilmayan diller vardir. Öte yandan Japonca’nin yerel biçimleri gibi birbirleriyle anlasmasi mümkün olmadigi halde ayni dilin siveleri sayilanlar vardir. "Lehçe", "sive" veya "agiz" denilenler, "siyasi"olarak basarili olmayan dillerdir.

Diyalekt: Bir dilsel sistemin yerel biçimidir.

Her bölgenin, her köyün, her mahallenin, her sokagin, hatta her meslegin ya da kisinin diyalekti vardir. Diyalektlerin sayisini saymaya kalkmak anlamsizdir.

Kelime hazinesi, fonem sistemi, vurgu ya da fiil çekimi vs. karakterlerini kriter olarak kullanip bir dilsel sistemin, diyalektlerini birkaç gruba ayirmak mümkündür. Yalniz, hangi dilde ise, diyalektlerin benzerligi ve farklari, daima nebülöz (bulutsu) halinde bulunmaktadir. Diyalektler arasinda kriterlerin birine göre çizilen sinirin, baska birine göre çizilen ile ayni olma ihtimali hemen hemen sifirdir. Bir dilin sinirini net olan birkaç kümeye ayirmak imkansizdir. Ancak siniri olmayan birkaç nebülöze (diyalekt bulutsusuna) ayirmak mümkündür.

Vuayel: Türk dilinden örnek alirsak, a, e, i, i, o, ö, u, ü harfleri ile yazilan fonemleri, Fransizca, voyelle; Üngilizce, vowel.

Türkçe’de kullanilan "sesli" ya da "ünlü" kelimeleri, "ses" ile "ün" esanlamli olduguna göre, her ikisi de "ses tellerinin titresimi ile telaffuz edilen" demektir. Hiçbiri "vuayel"i ifade etmez. Vuayeller, fisildayarak söylenirken, hiç ses tellerinin titresimi olmaksizin, yani kelimenin gerçek anlami ile sessiz olarak telaffuz edilirler. Böyle sessizlesmis vuayeller, hiç fisildamadan konusurken de telaffuz edilebilir. Türkçe’den bir örnek istiyorsaniz, en dogal sekilde su cümleyi söyleyin "Kusura bakmayin!"

Türkçe konusanlarin %99’u "kusura" kelimesinin birinci vuayelini sessiz olarak telaffuz ederler.

Konson: Yine Türk dilinden örnek verecek olursak, b, c, ç, d, f, g, h, j, k, l, m, n, vs. harfleri ile yazilan fonemleri Fransizca, consonne, Üngilizce, consonant.

Türkçe’de kullanilan "sessiz" veya "ünsüz" kelimeleri yine "ses" ile "ün" esanlamli olduguna göre, her ikisi de "ses tellerinin titresimi olmadan telaffuz edilen" demektir. Hiçbiri "konson"u ifade etmez.

Elinizi ses tellerinin hizasina, girtlaginiza götürünüz. Fisildamadan "mmmmmm", "nnnnnnn" ya da "zzzzzzz" diye telaffuz ediniz. Muhakkak ses tellerinizin titrediklerinin farkinda olacaksiniz. Bu fonemler, kelimenin gerçek anlami ile sesli ve ünlüdürler.

Normal konusmada sesli olan b, d, c, g, v, z, i, m, n, l vs. harfleri ile yazilan fonemler, fisildandiklarinda sessizlesmis olmaktadir.

1. Fonoloji (Fonembilim)

1.1. Alofonlar (Ayni fonemi olusturan

degiskenler)

1.1.1. /v/ fonemi [v] ve [w] alofonlari

Laz dilinde /v/ fonemi, telaffuz yeri bakimindan iki degisken ile gerçeklesmektedir: Biri, [v], dis ile dudak arasi; öbürü, [w], iki dudak arasi. (Fonemler / / içine, alofonlar [ ] içine konurlar.)

[w] alofonu, yalniz bu fonemin /s/, /k/, /«k/, /g/, /g/, /x/, ile /q/ fonemlerinin birinden sonra /a/ ve çok seyrek olarak /e/ ile /i/ fonemlerinin birinin önünde bulundugu zaman telaffuz edilir.

Bu alofon, en çok Pazar (Atina) ilçesi ve yakin köylerde konusulan diyalektlerde duyulur.

Örnek: atn. ma psware, ben içecegim

(ama, ma dopsvi, ben içtim)

atn. dixamakwali, patates (ark. dixamakvali)

atn. himus gwasinen, o hatirliyor

atn. ma ü p ü tware, ben söyleyecegim

atn. gwaü pa, danaburnu böcegi

atn. mçxwapa, sicak

atn. ma dopçxwi, ben yikadim

vi. gamatxwe, evli kadin

Bu fonemin alofonlarini iki ayri harf ile yazmak, ancak diyalektoloji ve fonembilimde sarttir. Bilim alani disinda ise, [v] ile [w ] tek bir fonemin alofonu olduklari için Laz alfabesinde ikisini tek bir harf ile yazmak dogal ve yeterlidir.

1. 2. Konson Ükilemesi

Konson ikilemesi, Pazar (Atina), Arhavi (Arkabi) ve Hopa (Xoüpa) diyalektlerinde hiç yok sayilacak kadar az bulunup ancak bazi kisisel veya yöresel konusmalarda çok seyrek gözlemlenmektedir.

Ardesen ve Findikli (Viüpe) diyalektleri, bu duruma istisna teskil etmektedir. Diger bölgelerin diyalektleriyle karsilastirildiginda bunlarin apayri fonembilimsel evrim sonucu olustuklari anlasilmaktadir.

1.2.1. Findikli (Viüpe) diyalektinde

Viüpe diyalektinde gözlenen fonem ikilemesi, asl" /r/ fonemin hemen sonraki foneme asimile olmasindan dolayi meydana gelmistir.

örnek: vi. oxocca, kadin ark. oxorca, atn. xor üza

vi. gveddi, yari, yarim, ark. atn. gverdi

(Baska örnekler için, bkz. 2.1.5)

1.2.2. Ardesen diyalektinde

Ardesen diyalektinde ise, bazi kelimede vurgulu vuayelden sonra konson ikilemesine rastlanir.

örnek:

ars. mbgoüpüpo karamese

ars. gwa üp üpa, danaburnu böcegi atn. gwa üpa

ars. üpari «ko üpüpali, iribas

ars. üpendeççi, çorap atn. üpendeçi

ars. vrossi iyi atn. vorsi

ars. okossu, süpürmek atn., vi. okosu

ars. domipüp, bana söyledi.

1.3. |r| Konsonunun Kaybolmasi

Lazca’nin /r/ fonemi, yöreye göre degisik güç ile telaffuz ediliyor. En güçlüsü Ardesen’de en yumusaklari ise Arhavi (Arkabi) ile Hopa (Xoüpa) diyalektlerinin bir kisminda [r] konsonunun bazi fonolojik veya morfolojik çevrede ya [y] olarak telaffuz edildigi, ya da tamamen kaybolmus oldugu görülmektedir.

1.3.1. Fiilin simdiki zaman ekinde

örnek:

ark. bipxor bipxo x üp. vimkor vimxo yiyorum

ark. ipxor ipxo x üp. imxor imxo yiyorsun

ark. ipxors ipxos x üp. imxors imxos yiyor

1.3.2. Üki vuayel arasinda

örnek:

Arkaburi >Arkabui ark.x üp. Arhavili

Xo üpuri > Xo üpui ark. x üp. Hopali

xura> xua ark. x üp. vücut

üpk«ari > üpk«ai ark. x üp. su

cogori > cogoi ark. xüp. köpek

dogogurare>dogogu(y)a(y)e ark. sana ögretecegim

üçarums > üçaums ark. yaziyor

bibiram > bibiyam ark. sarki söylüyorum

vibirap > vibiyap xüp. sarki söylüyorum

gamatxveri > gamatxwei ark. evli (kadin)

(Ama, ark. oropa, xüp. qoropa sevda, ask)

1.4. Vuayel Karsilamasi

1.4.1. /i/ <—> /u/, /i/, <—> /o/ almasmasi

Lazca’nin vuayel fonemleri, genellikle pek az yerel degisiklik göstermektedir. Önemli olan tek diyaletksel vuayel almasmasi, Hopa (Xoüpa) ile diger bölgeler arasinda gözlemlenmektedir. Hopa (Xo üpa) diyalektinin /i/ foneminin bir kismi diger diyalektlerinin /u/ veya /o/ fonemleri ile karsilasmaktadir.

örnek:

xüp. müçk«idi ark. mç«kudi misir ekmegi

xüp. çkin ark. çkun biz

xüp. «kila ark. «kola kilit, anahtar

xüp. üçiüta ark. üçuüta küçük

1.5. Fonembilimsel Sistem Farki

1.5.1. /q/ fonemi

Pazar (Atina), Çamlihemsin (Vija), Ardesen, Findikli (Viüpe), ve Arhavi(Arkabi) diyalektlerinin fonolojik sisteminde hiç bulunmayan /q/ fonemi, Hopa (Xo üpa) diyalektinde bulunmaktadir.

Örnek:

xüp. maqaqi, su kurbagasi, ark. maai, atn. mayare

xüp. oqindru, satin almak ark. oindru, atn. eçopinu

xüp. qomuri, erik, ark. omuri, vi., atn., ombri

xüp. qoropu, asik olmak, sevmek, ark. oropu,

atn. olimbu

xüp. qvinçi kus ark, vi., ars., atn.. «kinçi

xüp. Si qvi, sen yaptin vi. Si vi

xüp. Entepek qves, onlar yaptilar, vi. hentepek ves

Lazca’nin aslinda /q/ foneminin oldugu anlasiliyor. Ancak Hopa (Xo üpa) disindaki diyalektlerde sonradan kaybolup ya yerini [k] konsonuna birakmis, ya da tamamen yokolmustur.

1.5.2. /gy/, /ky/, /«ky/ fonemleri

Findikli (Viüpe), Arhavi (Arkabi) ve Hopa (Xo üpa) diyalektlerinde /ky/ [ki], / «ky/ [«ki], ve /gy/ [gi] fonemleri, fonolojik sistemlerinde yer almaktadir. /ky/ ile /k/ fonemleri, / «ky/ ile / «k/ fonemleri ve /gy/ ile /g/ fonemleri /i/ vuayeli önünde bulunduklari zaman nötralize olup ayni konson olarak gerçeklesirler. Yani arsifonemi olustururlar.

Bati Ardesen, Çamlihemsin (Vija) ve Pazar (Atina) diyalektlerinin fonolojik sistemlerinde bu üç fonem bulunmamaktadir. /ky/ fonemi /ç/ ile, / «ky/ fonemi / üç / ile, /gy/ fonemi ise /c/ ile birlesmistir.

Örnek:

gya(r)i vi, ark, xüp. ekmek yemek cari, ars., atn.

Mu gyoüzin? vi. Adin ne?

(Si mu gcoxons? xüp., ark.)

(Coxo s «kani mu on? ars.)

(Yoxo s «kani muya’n atn.)

gyomüç ims, ark. damliyor gyoma, xüp.

dag gyulva, ark.

bati m «kyapu ark.

çakal m üçapu, atn.

kyona, vi. isik çona, ars., atn.

kyume, ark. sucuk kyuntu. xüp.

hantal, çuntu, ars., atn.

2. Morfoloji (Yapibilgisi)

2.1. Fiil Morfemlerinin Yerel Degisikligi

(Üsmail Avci Bucaklisi ile Hasan Uzunhasanoglu, birlikte yayimladiklari "Lazuri-Turkuli Nenapuna, Lazca-Türkçe Sözlük" (Akyüz Yayincilik, 1999) içinde asagida gösterilen 10 öneki ile baslayan her fiilin Pazar (Atina) ve Ardesen diyalektlerinde kullanilan biçimi ile Findikli (Viüpe), Arhavi (Arkabi) ve Hopa (Xoüpa) diyalektlerinde kullanilan biçimini büyük bir ustalikla ayirip göstermektedirler.

Bundan dolayi bu öneklerin yerel degisikligini açiklarken ayrica bu metinde her birinin örneklerini göstermek gerekmemektedir.

Listedeki her çiftin soldaki biçimi bati diyalektlerde, sagdakiler ise dogu diyalektlerde kullanilanlardir. Morfem, { } içine konur.

{ce-} {ge-}, {cela-} {gela-}, {cepa-} {gepa-}, {es «ka} {esa-}, {üçesk’a-} {gesa-}, {mes «ka-} {mesa-}, {«kos «ka-} {gosa-}, {mos «ka-} {mosa-}, { «ko «ko-} {o «ko-}, { «kopo-} {gopa-}

2.1.1. {v-} <—> {b-}

Lazca’da fiilin öznesinin birinci sahis oldugunu gösteren öneki, vuayel önünde bulundugu zaman diyalektlere göre, ya {v-}, ya da {b-} seklini alir.

{b-} sekli, Ardesen ilçesinin dogu kisminda ve Findikli (Vipe) ile Arhavi (Arkabi) ilçelerinde bulunmaktadir.

Örnek:

bulur gidiyorum

bidi gittim

bidare gidecegim

Pazar (Atina) Ardesen yöresinin bati kismi ve Hopa (Xoüpa)’da {v-} sekli bulunmaktadir.

vulur gidiyorum

vidi gittim

vidare gidecegim

Laz Dili ve Alfabesi

Kamil Aksoylu

Son yılları saymazsak Lazca hakkında kapsamlı olarak bilinen bir dilbilimsel çalışma ne yazık ki yoktur. Son yıllarda yapılan çalışmalarla önemli bir aşamaya gelinse de dilbilimcileri yazım dili için henüz yeterli seviyeye varılamadığını söylemektedirler.
Lazca, Kafkas dilleri grubunda Güneybatı Kafkas dil ailesi içinde yer almaktadır. Gürcüce, Svanca ve Megrelce Güneybatı Kafkasya dil ailesinin diğer üyeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu üç dil içinde Lazca en çok Megrelceye yakındır. Megrelceyi Lazların Gürcistandaki akrabaları Megreller konuşmaktadır. Dilbilimcileri Lazca ve Megrelce için antik Kolheti dili olan Zancanın zaman içinde ayrılıp iki dil haline geldiklerini söyler. Antik Kolheti Kültürünün günümüzdeki mirasçı ve temsilcileri de Lazlar ve Megreller kabul edilmektedir.

Lazcanın yakın bir zamana kadar hiç yazılamamış olmasından dolayı standart bir yazım dili oluşturulamamıştır. Standart bir yazım dilini oluşturabilmek Lazcanın sürekli yazılıp geliştirilebilmesine bağlıdır. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Laz Alfabesini oluşturma çalışmalarının 1920’li yıllarda başladığı görülmektedir. 1929 yılında eski Sovyetler Birliği Sohomi’de yayınlanan “Mç’ita Murun3xi” adlı dergide ilk defa Latin harflerine dayalı bir Laz Alfabesi kullanıldığı bilinmektedir. Derginin sorumlusu olarak İskender 3’it’aşi adı geçmektedir.
1935 yılında eski Sovyetler Birliği Sohumi’de, ilkokula başlayanlar için ALBONİ adında Lazca alfabe kitabı yayınlanır. Bu yayında yine İskender 3’it’aşi imzası vardır.(3’it’aşi imzalı 34 harfli bu Laz alfabesinin 1994 yılında Türkiye’de tıpkıbasımı yapılmıştır) ALBONİ’de İskender 3’it’aşi’den Lazların büyük şairi ve bilim insanı olarak söz edilmektedir. Kitabın arka kapağındaki notta İskender 3’it’aşi’nin 1938 yılında Stalin’in direktifiyle katledildiği söylenmektedir.
Daha sonra Türkiye’deki çalışmalarla geliştirilen alfabeleri izlemekteyiz. Türkiye’de Lazca üzerine geniş araştırmalarıyla bilinen Fransız dilbilimci Georges Dumezil’in 36 harfli transkripsiyonu (çevriyazı) vardır. Dumezil geniş araştırmalarını bu 36 harflik çevriyazıyla yayınlamıştır. 1937 yılında yayınladığı “Contes Lazes” isimli yayınında İstanbul’da tanıdığı Arhavi’li Niyazi Ban isimli şahısla çalıştığından söz etmektedir. 1967 yılında yayınlanan “Documents Anatoliens” adlı çalışmasını yine Arhavi Şenköy’lü bir gençle yaptığını söylemektedir.
1984 yılında Arhavi’li bir edebiyat öğretmeni olan Fahri Kahraman, Dumezil’in transkripsiyon sistemini geliştirerek Latin harflerine dayalı 35 harfli bir Laz Alfabesi hazırlamıştır. Lazoğlu alfabesi olarak bilinen bu alfabe Türkiye’de ilk defa 1993 kasım ayında yayınlanan Lazların Türkiye’deki ilk yayın organı OGNİ dergisinde kullanılmıştır. Türkiye’deki Lazların ve Laz yazar çizerlerin büyük oranda benimsediği bu alfabe 1993 yılından bu yana kullanılmaktadır.
2003 yılında Japon dilbilimci Goichi Kojima ve İsmail Avcı Bucaklişi imzasıyla yayınlanan Lazca Gramerde Lazoğlu alfabesi olarak da tanınan Fahri Kahraman’ın geliştirdiği alfabede iki harfin sıralaması yeniden yapılmıştır. Lazoğlu alfabesindeki sıralamada uluslar arası harf dizinine uymayan Q ve X harflerinin yerleri Latin harflerine uygun sıralamaya yerleştirilmiştir.
Japon dilbilimci Goichi Kojima 1970’li yıllardan beri Türkiye’de konuşulan diller üzerine dilbilimsel olarak çalışmalar yapmaktadır. Türkiye dışında da dünyada konuşulmakta olan 200 dolayında dil üzerinde bilimsel çalışmaları vardır. Dilbilimci, kompozitör ve etnolog olan Kojima, iyi bir Türkolog olmanın yanı sıra aynı zamanda Lazcayı yöreden yöreye, köyden köye, bir dereden öbür dereye değişen konuşma ağızlarını bilen bir Lazologdur.
Goichi Kojima Lazca diyalektlerde bulunan fonemlere göre 38 harfli bir Laz Alfabesi geliştirmiştir. 35 foneme göre tek, üç foneme göre de birleşik iki harfli alfabe, alfabetik sıraya göre aşağıda verilmektedir.
A, B, C, Ç, Ç’, D, E, F, G, Gy, Ğ, H, İ, J, K, Ky, K’, Ky’, L, M, N, O, P, P’, R, S, Ş, T, T’, U, V, X, X’, Y, Z, Z*, 3, 3’
1992 yılında Ant Yayınları tarafından çıkarılan Peter Alford Andrews’in “Türkiyede Etnik Gruplar” adlı kitabında Lazca şöyle tarif edilir. “Lazca (Lazuri Nena), Güney Kafkasya dillerinin Zan ya da Kolhian kolunda Mingreli ile birlikte sınıflandırılır; bu yüzden Gürcü dili ve Svancayla akrabadır. Lazca ve Mingreli dili birbirine oldukça benzer” Evet Andrews’in bu tespiti inandırıcıdır. Lazca konuşan biri Megrelce konuşan biriyle rahatlıkla yüzde 60-70 oranında anlaşır.
Gürcü akademisyenleri Lazcayı Gürcü dilinin bir diyalekti olarak saymaktadır. Tarafsız dilbilimcilere göre bu görüş bilimsel bir dayanağı olmayan tamamen siyasi bir görüştür. Goichi kojima bir dilin başka bir dille aynı kökenli olup olmaması ile aynı dil olup olmaması farklı bir konudur der. Lazcanın Gürcüce ile aynı kökenli dil olması aynı dil olduğu anlamına gelmez. Nitekim batı dillerinin (Hint-Avrupa dilleri) aynı kökenli olması her birinin ayrı bir dil olmaları gerçeğini değiştirmiyor. Kojima sitemizde de yayınlanan bir makalesinde bu farklılığı şöyle izah eder. “Köken araştırmada cami, belediye, jandarma, lise, askerluği, enflasyoni gibi başka dilden gelme olduğu bilinen kelimelere bakılmaz. Ancak başka dilden gelme ihtimali en az olduğu düşünülen temel kelimeler karşılaştırma konusu olur. (Örneğin göz, kulak, el, ayak, bir, iki, üç, büyük, küçük, beyaz, kırmızı, siyah, yemek, içmek, uyumak, yürümek, koşmak vs. Ama temel kelimelerin başka dilden gelme ihtimali sıfır değil. Örneğin Türkçe siyah kelimesi aslı Türkçe değil. Rusça göz kelimesi aslı Rusca değil.) Ayrıca yansıma ve bebek dilinden oluşmuş olduğu düşünülen kelimeler de karşılaştırma konusu olmaz. (Örneğin baba, anne, dede vs)
Gürcistanlıların bu konudaki çalışmaları bilimsel değil. Çünkü onlar Lazca, Megrelce ve Svanca Gürcücedir diye fikri baştan ideoloji olarak önüne sürüp sırf onu ispatlamaya çalışıyorlar. Hatta ispatladıklarına inanmak istiyorlar.”
Bu konuda eğer söylenecek bir başka söz varsa, Türkiye’de yaşayan yüz binlerce Gürcü ve Laz vatandaşlarımız bir araya geldiklerinde kendi dillerinde ne kadar anlaşabildiklerini sormaktır. Lazca ile Gürcüce’nin aynı dil olup olmadığının bir kanıtı da sanırız bu olur.
Türkiye’de de resmi görüşün bazı sözcüleri Lazcanın Ural-Altay dil grubunun alt kolu olduğunu ciddi ciddi savunurlar. Türkçe ile Lazca arasında o kadar farklılıklar var ki, bunu anlamak için dilbilimci olmaya da gerek yok.
Lazcada ses olarak fırlatmalı ünsüzlerin (sessizlerin) olması, Türkçedeki büyük ünlü-küçük ünlü ses uyumunun bulunmaması, kelimelerin hem önden, hem sondan, bezen iki taraftan da, bezen de ortadan ek alması, fiil ve isim çekimlerinin farklılığı ve Kafkas Dilleri ile ortak özellikleri ilk bakışta Lazcanın Türkçeden ne kadar farklı bir dil olduğunu göstermektedir.
Ne var ki Lazcanın yazılı dil olmayışının dezavantajları günümüzde de sürmektedir. Kullanım bakımından hiç bir zorluk olmadığı binlerce yıldır yazılmadığı halde halen on binlerce insanın anadili olmasından anlaşılmaktadır.
Lazca birçok dilde olduğu gibi farklı diyalektlere sahiptir. Coğrafi olarak çok geniş olmayan bölgede ilçeler arasındaki diyalektlerde bazen anlaşılması sorun olacak kadar ciddi farklılıklar vardır. Dilbilimciler diyalekti yerel bir biçim olarak tanımlarlar. Goichi Kojima “Fonoloji ve Morfoloji Bakımından Lazca” adlı makalesinde diyalektler için şöyle der: “Her bölgenin, her köyün, her mahallenin, her sokağın, hatta her mesleğin yada kişinin diyalekti vardır. Diyalektlerin sayısını saymaya kalkmak anlamsızdır” diyen Kojima’ya uyup diyalektleri saymaya kalkışmıyoruz.